Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan her şey O’nu tesbîh eder. O’nu hamd ile tesbîh etmeyen hiçbir şey yoktur… Ne var ki siz, onların tesbîhini anlayamazsınız! O, Halîm’dir, bağışlayıcıdır.” (İsrâ, 44)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Allâh’ı zikreden kimseyle zikretmeyenin misâli, diri ile ölü gibidir.” (Buhârî, Deavât, 66)
Bir gece Dâvud (as) kendi kendine: “Allah’a benzeriyle kimsenin ibâdet etmediği bir ibâdet edeceğim.” dedi. Bunu söyleyip ibâdet ve tesbihatla meşgul olmak için dağa gitti. Gece yarısı kendisine bir korku, ürperti geldi. O an âlemlerin Rabbi olan Allah dağa, Davud’un gönlünün sükûneti için tesbih ve tahlilde ona yardımcı olmasını emretti. Dağdan öyle bir tesbih ve tehlil sesi yükseldi ki: “Bütün bu seslerle birlikte benim sesim nasıl duyulacak?!” dedi. Bunun üzerine bir melek indi. Dâvud (as)’ın pazusundan tutup onu denize ulaştırdı. Melek ayağını denize koydu ve deniz yarıldı. Nihayet denizin altındaki yere ulaştı. Ayağını yine denizin altındaki yere koydu, nihayet o da yarılıp açıldı. Böylece yerin altındaki balığa ulaştı. Sonra balığın altındaki kayaya ulaştı. Ayağını bu kayanın üstüne koydu, o da yarıldı. Ortaya bir böcek çıktı. Böcek ses ve vızıltı çıkarıyordu. Melek Dâvud (as)’a: “Ey Dâvud, işte senin Rabbin yedi kat yerin altında bu yerdeki bu böceğin vızıltısını duyuyor. Kayaların ve dağların sesleri arasında senin sesini nasıl duymasın?!” dedi. Dâvud (as) bu durumu anladı ve makamına döndü. (İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’l Beyân 16. Cilt, 30. Sayfa, Erkam Yay.)
Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
er-Râfi’: Yükselten, dilediğine şeref bahşeden, yücelten, dereceler bahşederek istediği kulunu, diğer kullarından üstün kılan demektir.
Günün Nasihati
Kederlendiğimizde, sevindiğimizde, gecenin o mahrem yalnızlığında ağladığımız anlarda bizi ilk duyan yine o’dur. Kayanın içinde ki böceğin zikrini duyan Rabbimizin huzurunda sarf ettiğimiz kelimelere dikkat etmek, her hal ve durumda edebe riayet güzel ahlakın bir aksi’dir. Fuhşiyat kavramı içinde kötü söz ve kötü davranışlardan sakınmamızı buyuran Rabbimizin rızasını kazanmak zor olduğu kadar kolaydır yine. Sabırla namaza devam edin buyurması; zikretmekte azimli ve gayretli olmamızı, namazla yardım isteyiniz demesi, yine onun huzurunda onu tesbih ve ona hamd ederek isteklerimizi söylememiz şüphesiz ki bizi duyduğunun ve icabet edeceğinin beyanıdır.
Hz. Davut’a ( a.s ) kaldırılan perdeler günümüzün teknolojisiyle bizlerede kaldırılmış, gerek belgesellerde, gerek bilimsel yayınlar vasıtasıyla görebiliyoruz. Mucize arayana bunlar yetmez mi ?
Velhasıl dilimizden kalbimizden çıkan her sözden, her duygudan haberdar olan, her varlığın gözeticisi Rabbimizi anmakta cimri olmayalım. Cömert olan Rahman’a yine cömert kullar olarak
niyetimizi halis, ibadetimizi ihlaslı, kalbimizi mutmain kılmak için zikirle kalbimizi nurlandırmak nasip olsun. Zira o nur yolumuzu aydınlatacak, hak ile batılı ayırt etmekte bize yoldaş olacaktır.