“Yeryüzünde size isabet eden hiçbir musibet yoktur ki daha önceden bizim yazmış olduğumuz bir kitapta bulunmasın. Bu Allah için çok kolaydır.” (Hadid Sûresi, 22)
Büyük depremin habercisi olan öncü depremler gibi bazen başımıza gelecek olaylara bizi hazırlayan işaretler alırız. Fakat birer işaret olduklarını o an anlamamız mümkün değildir. Bir anımla durumu izah etmeye çalışayım. Lisede sınıf arkadaşımın annesi spastik çocukların eğitim gördüğü bir kurumda gönüllü annelik yapıyordu. Gerek o hanımefendiden gerek arkadaşımızdan o çocuklar hakkında birşeyler dinlerdik. İlk baktığımızda hanımefendi için ” iyiliksever, duyarlı bir insan ” der geçeriz. Yıllar sonra arkadaşım evlendi. Doğum esnasında bebeği oksijensiz kalıp spastik yani özürlü kalınca annesinin yaptığı gönüllü annelik farklı bir boyut kazanmış, doğal olarak şaşırmıştık bu duruma. Rabbimizin bu aileyi tevafuken yıllar önce öyle bir kuruma sevk ederek spastik bir çocuğun bakımı hakkında bilgilenmeye ve özürlü bir çocuk sahibi olmaya alıştırdığını sonradan idrak etmiştik. İşaret gönderilmişti fakat hiç birimiz bunu fark etmemiştik bile.
Bana gelince; öteden beri gerek sosyal gerek sağlıkla ilgili dernekler ilgi alanımda. Gönüllü annelik yapmayı çok dilemiş fakat bir türlü gerçekleştirememiştim. Fiili olarak yapamadığım hizmetleri cüzi bağışlar yaparak ruhumdaki bu özlemi dindirmeye çalışırken yüzlerce hayır kurumu arasından içgüdüm ile Lösev’i ve yine sağlık hizmetleri veren başka bir yardım kuruluşunu seçmiştim. Mail kutuma birgün yine Lösevden mesaj geldiğinde aklıma arkadaşımın durumu düşmüştü. Acaba , birgün bende Lösemi olabilir miyim demiştim kendi kendime.
İki yıl sonra bana Lösemi teşhisi konduğunda demek ki Rabbim beni de hazırlamış dedim. Çünkü Lösev’in çalışmalarını incelerken Lösemi hastalığı hakkında araştırma yapmış, tedavi sürecini anlamaya çalışmıştım. Şimdi bazı kişisel gelişim uzmanlarına , yaşam koçlarına bıraksak sözü diyebililer ki, ” Evrene pozitif enerji gönderin ki hayatınızda herşey iyi gitsin . Negatif düşünceler negatifliği çeker. ” veya ” Neden korkarsanız başınıza o gelir ” gibi ifadeler kullanırlar.
Tamam, iyi düşünelim iyi olsun. Güzel bakan güzel görür demişler. Bu tarz sözler daha çok iyi niyetli olmakla alakalı bir durum. Fakat, Evren dedikleri ne ki ?
Herneyse, Kaderimizi aldığımız kararlar, seçtiğimiz yol ile şekillendirebilirsekte , Allah’ın c.c bizi illa imtihandan geçireceği belliyken onun kazasından yani vakti saati geldiğinde imtihan olacağımız sebebi yaratmasından kaçmak mümkün değil. Önemli olan imtihan sürecinde sabırlı olmak, isyan etmemek, teslim olup tevekkül etmektir. Tıp doktorları da boşuna demiyorlar, moral tedavinin % 50 si diye. İmtihan bilinci zaten otomatikman % 50 ferahlatıyor, buna bir de Allah’a teslimiyeti ekledikmi geri kalan % 50 tamamlanıyor. Yüzde yüz moral budur işte. Ölümden korkmak ondan kaçabilmemizi sağlayamadığına göre kendimizi yaratarak hayat veren, vakti gelince de ölümü yaşatacak olan Allah’ a teslim etmek gerek. Şifa Rabbimizden, ilaçlar doktorlar hepsi birer vesiledir.
Bu hastalığın bana öğrettiği, idrak ettirdiği en önemli konu yaşamanın kolay, ölmenin ise zor olduğudur. Trombositopeni ‘ye girdiğimde kolumda uyuşma, nefes darlığı ve titreme başlamış ve tablo ibreyi ölüme doğru çevirmişti. Monitöre bağlayıp, oksijen ve kan vermeye başladılar. Bana birşey belli etmeseler de yakınlarıma herşeye hazırlıklı olun demişler. Verilen ömür bitmemişki kemik iliğim çalışmaya başladı ve birkaç gün içinde hızla topralandım. İnsan önceden kolayca aldığı nefesi zorlanarak bile alamamaya başlayınca neye uğradığını şaşırıyor. Birşeyi bilmekle yaşamanın aynı olmadığını daha iyi algılıyoruz. Ölümü biliyoruz fakat ölüm anını biz yaşamadığımız sürece gerçekte nasıl olduğunu anlayamayız. Çünkü hissetmiyoruz. Teknik bilgi, teori ve pratik gibi. Uygulanmayan hiçbir bilgi aslında var olmaz. Ölüm bilgisinin de ölmek olmadığı gibi.
Biraz klişe cümleler kuracağım fakat doğrusu da o kabul etmeliyiz. Madem ki yaşıyoruz, dünyalık hiçbir konuyu kendimize dert etmemeliyiz. Ölüm yaklaştıkça önemsediğimiz o dünyalık sorunlar öyle önemsizleşiyor, öyle küçülüyorar ki kafamıza takıp üzüldüğümüze değmediklerini anlıyoruz. Beklentilerimiz içinde olacak olan zaten oluyor. Olmayana da vardır bir hayır deyip geçmeli. Sahip olduğumuz güzel şeylere şükretmeli, kavuşamadıklarımıza da şükretmeliyiz. Demekki hakkımızda hayırlı olan buymuş diyip kederlenmemeliyiz. Strese bağlı gelişen hastalıkların çoğu teslimiyetsizlikten. Bu nedenle stres biraz şükürsüzlük, biraz da isyan barındırıyor.
Vaktiniz olduğunda Kader ve kaza konulu makaleyi okumanızı tavsiye ederim.
Devam edecek inşaAllah
İsra Doğan
Bu yazı size mi ait yoksa alıntı mı bilemedim fakat altında isminiz olduğuna göre sizin olmalı ve bu durumda lösemi teşhisi konan da siz olmalısınız. Rabbimden sizin için acil hayırlı şifalar dilerim. Annem vesilesiyle lösemiyi yakından bilen bir kardeşiniz olarak yazıyı çok beğendiğimi de ayrıca belirteyim. Rabbim Yâr ve yardımcınız olsun. Amin..
BeğenBeğen
Yazı bana ait ve evet Lösemiyim. Duanız için Rabbim razı olsun. Allah c.c Tüm hastalara şifa ve dünya ahiret selameti nasib etsin.
BeğenLiked by 1 kişi
Amin ecmain. Blogda Abdülkadir Geylani (ks) hazretlerinin her gün yapılan kıymetli duası adında yan menüde sabit duran bir dua var. Bir kardeşiniz olarak o duayı yapmanızı ehemmiyetle tavsiye ediyorum. Ehemmiyetle tavsiye ediyorum. Lösemiden iyileşen çok kişi var dilerim Rabbimden inşallah sizi de onların arasına katsın tez zamanda hayırlı şifanızı versin şafi ismi ile size tecelli buyursun. Sormak istediğiniz bir husus olursa lütfen bloga yorum bırakın. Sizi Rabbime emanet ederim..
BeğenBeğen
Şu bloglarda her ayrıntıyı yazmak mümkün olmuyor ki. Hastanede yatarken Manevi boyutta çok güzellikler yaşattı Rabbim. Benim sizin bloğunuzu takibe başlamamda bile bir tevafuk varmış. Hastanede kendimi iyi hissetmediğim ve ateşimin olduğu bir vakit Hz. İbrahim a.s ‘ın adı geçen bir dua ettirildi bana. Ateşim ilaçsız düştü ki nötropeni ateşi normalde ilaçsız düşmez. Eve çıktığımda ilk sizin bloğunuza baktım, günlük edebileceğim bir dua ararken Abdulkadir Geylani ( ks ) hazretlerinin etmiş olduğu dua ile karşılaştığım an hayretler içinde kalmıştım. Neden hayret ettiğimi buradan yazamayacağım. Sizin eklemiş olduğunuz dua https://ihyaca.wordpress.com/category/fethur-rabbaniden-dualar/page/2/
Tavsiye ettiğiniz duayı da inşaAllah okumaya başlayayım. Rabbim amellerinizi, hizmetlerinzi kabul etsin. Siz de Rabbime emanet olunuz.Sağlık ve afiyet içinde ömrünüz olsun.
BeğenBeğen
Bu hastalığı ve tedavi sürecini iyi bilen bir kardeşiniz olarak sizlere naçizane bir hatırlatma yapmak istiyorum. Size henüz piyasaya sürülmemiş yurtdışından gelen pahalı ilaçlardan sizden onay imzası alarak yani tüm sorumluluğu size bırakarak içmenizi isterlerse sonradan pişmanlık yaşamamak için bu konuyu çok iyi tahlil edin. Bir de bitkisel tedaviden bahsetmişsiniz ki oldukça isabetli düşünmüşsünüz. Rabbim hakkınızda hayırlısını versin peşpeşe iki yorum oldu kusura bakmayın..
BeğenBeğen
Amin…İlginize, dualarınıza, tavsiyelerinize çok teşekkür ederim. Rabbim razı olsun. Bende zaten tevafuken normal kemoterapi protokolunu tamamlayamadılar ve Rabbim biliyor zaten hiç istememiştim. İlk kürde kanama geçirince devamına cesaret edemediler. Ömür rabbimizden fakat yaşayarakta gördüm ki hastalar kemoterapiden ve yan etkilerinden dolayı çok eziyet çekerek vefat ediyorlar. Yurtdışından 10/ 10 uyumlu ilik bulunmasına rağmen nakli kabul etmedim. Hem Doktorumun otoimmün hastalığımdan dolayı sıcak bakmaması hem de büyüklerimizden gelen manevi işaretlerin uyumlu olmasından dolayı ailece bu yönde karar aldık. Şu an günlük içtiğim çörekotu yağı var onu da Sevgili Peygamberimiz s.a.v ‘in çörekotu hakkındaki sözüne istinaden sünnet niyetiyle kullanıyorum. Bi de günde üç adet acı kayısı çekirdeği tüketiyorum B 17 vitamini içerdiği için. Rabbim dermanını yaratmadığı hiç bir dert yoktur. Lösemiye de iyi gelecek bir bitki vardır. İnşaAllah bir Allah’ın (c.c) kuluna bulmak nasib olur ve insanların kemoterapiden kurtarılmasına vesile olur.
Allah c.c razı olsun.
BeğenBeğen
Çok haklısınız buradan her ayrıntı konuşulmuyor. Mail atarsanız özelden görüşebiliriz telefon bağlantısı da eğer uygun görüp arzu ederseniz kurabiliriz. Rabbimiz her şey için bir vesile yaratıyor bizi de birbirimizde mevcut bilgilerle hayırlara vesile eyler inşallah. Sizin de söylediğiniz gibi Allah’ın izniyle geçecek inşallah ,
BeğenBeğen
– Otuz birinci Kural:
Hakk’a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık, kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp…Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız ama kimimiz bundaki hikmeti anlar ve yumuşar, kimimiz ise ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar….
Şems-i Tebrizi
Yazdıklarınızı okuyunca aklıma Şems-i Tebrizi’nin bu kuralı geldi, paylaşmak istedim. Yazdıklarınızdan anlayabildiğim kadarıyla, Kadife gibi bir kalbe ulaşmışsınız, her şerde bir hayır gizlidir sırrına, şerdeki hayrı görebilmek güzelliğine kavuşmuşsunuz…
Tüm kalbimle sizin için Allah’tan iyilikler diliyorum, acil şifalar diliyorum. Rabbim yardımcınız olsun inşallah…
BeğenBeğen
Rabbim razı olsun Murat Bey.Çok teşekkür ederim. Allah c.c sizede maddi manevi sıhhat ve afiyet nasib etsin.
BeğenLiked by 1 kişi
Kıymetli kardeşim.
Murat beyin organik tedavisini mutlaka değerlendirin
Ancak
Bir hekim olarak
Murat beyde ciddi bir ön yargı var
Ne yani
30 40 50 yıldır bu mesleğin içinde olan bizler
Beyin taşımıyor muyuz?
Gazete küpürleri ile deperlendirme yapmayın.
Lütfen.
Ayrıca
Dua
Şifa için yapılmaz.
İbadet için yapılır
İhlâslı bir duanın neticesi de şifadır.
Acil şifalar dilerim
Ki
Sizi dualarıma katıyorum
Saygılar sunuyorum
BeğenBeğen
“Hekim olarak ifade etmek isterim ki” olacaktı
BeğenBeğen
Sayın Dr. Mustafa Akman Hocam
Çok teşekkür ederim. Allah c.c razı olsun sizden. Son derece memnun eden yorumlarınız moral oldu benim için.
İnsanoğlu zarar gördüğü etkenlere karşı alternatifler üretmeye meyilli oluyor. Son yıllarda ilaçların yan etkileri hakkında bilinç sahibi oldukça ve dünya şifahanesindeki bitkilerin etken maddeleri ve faydaları öğrenildikçe işlenmemiş ve doğal haliyle kullanıma doğru bir istek gelişti. Pek tabii ki bilgi sahibi olanların dışında istismara meyilli bazı şahısların sırf maddi kazanç uğruna bu boşluğu doldurmak için ortaya çıkmaları ve hüsran yaşanmasına sebeb olmaları insanda bitkisel tedaviye karşı olmasa da doğru tedavi edicilere ulaşamama tedirginliği oluşturuyor. Her ne kadar herbalistler, fitoterapistler ve tıp doktorları arasında zaman zaman kutuplaşma, birbirlerinin alanı tecrübesi bilgisi hakkında olumsuz konuşmalar olsa da nihayi olarak pozitif bilim alanına giren tıbdan vazgeçilemez ve sizin de dile getirdiğiniz 30 40 50 yıllık birikimlerin yabana atılması mümkün değil. Tedavide birbirlerine alternatif olabilseler de semptomlardan yola çıkarak ayrıştırma, teşhis etme, hastalığı adlandırma ve somutlaştırma bilim dışında mümkün değildir.
İnsan sağlığını korumaya dönük yola çıkan her oluşumun, departmanın, görevlilerin ve sağlık politikalarının hastalık tedavisinde – ilaç imalatı yönünden – kâr elde etme aracı olarak kullanılması değil, yan etkileri yönünden sıfır noktasında zarar vermeyi hedeflemeleri beklenir. Bu beklenti özellikle kanser grubunda karşılanmadığı sürece hastalar modern tıb ile fitoterapistler arasında gelgitler yaşamaya devam edecek gibi görünüyor.
Hz. Eyyûb a.s ‘ın hastalığı sürecindeki sabrı , tövbesi, ihlasla dua ile münacatı ve neticesinde şifaya kavuşması tüm hastalara örnek alınması gereken bir yaşamdır. Hastalığımın devam ettiği bu süreçte şunu düşünüyorum hep; Hz. Eyyûb a.s’ı kim iyileştirdi ? Onu iyileştiren dilerse beni de iyileştirmez mi ?
Evet, o bir peygamberdi ve onu vasıtasız iyileştirmiş olabilir. Banada şifa nasib edecekse ve vasıtasız değilde vesile kullanacaksa bu bir doktor olabilir, fitoterapist olabilir, bir bitki olabilir, bir dua olabilir, bir tebessüm olabilir, bir sevgi olabilir, bir tövbe olabilir… Umutsuz değilim :)
Değerli Hocam, sağlıklı huzurlu günler diler, saygı ve hürmetlerimi sunarım.
BeğenBeğen