DÜNYA ‘nın yalanlarla dolu oyalayıcı hükümranlığına nasıl da teslim ediyoruz kendimizi, KENDİMİZ SANRISIYLA !
İsra Doğan
DÜNYA ‘nın yalanlarla dolu oyalayıcı hükümranlığına nasıl da teslim ediyoruz kendimizi, KENDİMİZ SANRISIYLA !
İsra Doğan
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Şüphesiz Biz insanı en güzel bir biçimde (ahsen-i takvîm üzere) yarattık.” (Tîn, 4)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Allâh Teâlâ, Âdem’i yeryüzünün her tarafından aldığı bir tutam topraktan yaratmıştır. Bu sebeple Âdemoğullarının, o topraklara izâfeten bir kısmı kırmızı, bir kısmı beyaz ve siyah, bir kısmı da bu renklerin karışımındaki bir renkte; bir kısmı yumuşak, bir kısmı sert, bir kısmı iyi huylu, bir kısmı kötü huylu olarak (yâni muhtelif istîdâd, husûsiyet ve karakterde) dünyâya gelmiştir.” (Ebû Dâvud, Sünnet, 16; Tirmizî, Tefsîr, 2/2955; Ahmed, IV, 400)
Saygı kandil gibidir, aşkla beslemek lâzım!
Bir ârifin tabağında, üç tane zeytin vardı. Birincisi:
“-Ne de çirkinim, dedi. Beni kim yer ki! Kapkara bir yüzüm var. Üstelik acıyım. Hem, çekirdeğim de kocaman.”
İkinci zeytin:
“-Âh, seninki de dert mi, dedi. Doğru dürüst ne etim var ne çekirdeğim. Çatal bile batmıyor bana, sıskanın tekiyim.”
Üçüncü zeytin:
“-Şükür, dedi. Yüzüm de özüm de güzel. Tadım âlâ, yaratılışım özel. Hem lezizim, hem ilâcım, biiznillah. Kendime saygım da tamdır, çünkü yaratanım Allah! Niye öyle baktınız ki, maşallah deyin maşallah!”
O esnada ârif geldi, zeytinlere hikmet nazarıyla şöyle bir göz gezdirdi. Tebessüm ederek üçüncü zeytine uzandı. Bismillah, dedi, âfiyetle yedi.
Çünkü üçüncü zeytinde, müessire saygı duymanın verdiği, ışıklı bir câzibe vardı. Aynı câzibe, beden elbisesini rûhuna giydirenin Allah olduğunu bilen, kaşıyla, gözüyle, burnuyla ilgili sızlanmaktan vazgeçen ve kendisini, rûhunun tekâmülü için çalışmaya adayan tüm kullarda da vardır. Böyle kullar, hep şükürle tebessüm ettiklerinden, her geçen gün daha da güzelleşirler. Onlar saygılarından ötürü, Rableri karşısında hem bedenen hem de kalben secde hâlindedirler. Allah’a tâatleri ve O’nun takdirinden râzı olmaları, onları diğer mahlûkat nezdinde saygın kılar. (Neslihan Nur Türk, Altınoluk Dergisi, Ocak-2012)
Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Ğafûr: Kulların günahlarını affederek örten, suçlarından ve hatalarından vazgeçip bağışlayan, mağfireti çok, af edişi sonsuz olan demektir.
Günün Nasihati
Güzel ahlak, kendisini yaratan Rabbini bilmekle başlayıp hal ve tavrını, ibadet ve taatlerini önemseyerek kemale erer. Günümüzde pozitif negatif tabirleriyle tanımlanan insan auraları islami literatürde nurlu nursuz diye tabir edilebiliyor. Nur imandan gelip insanın haline davranışlarına, yüzüne yansır. Baktığınız zaman size Allah’ı hatırlatan kişiler bu zümredendir. Cezb eden bir çekicilikleri vardır. İşte onlar ki, kendilerini kimin yarattığını bilir ve yaratana karşı herhalukârda şükür içindedir. El- emindirler. Yaratana güvendikleri gibi güven duyulan, sevilen, dostluklarına değer verilen kişilerdir. Kim her dakika şikayet eden, şükürsüz, kötü huylu insanlarla arkadaşlık yapmak isterki. Hatta köşe bucak kaçılır öylelerinden. Tazim ve hürmet her zaman saygı uyandıranlara, saygıyı hak edenlere olacaktır. Rabbini seven, şükründen gafil olmayanlar da kandil gibidir. Kelebeklerin ışığa uçması gibi kalbi selim insanlar da onlara meyl eder.
Neden o insanlardan biri gibi olmayalım ki ?
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki duvara dayanmış keresteler gibidirler. Her gürültüyü kendi aleyhlerine zannederler. Onlar düşmandır. Onlardan sakın! Allah onları kahretsin nasıl da haktan döndürülüyorlar?” (Münâfikûn, 4)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Ahir zamanda bir takım kimseler ortaya çıkacaklar da dini dünyaya alet edecekler ve insanlara yumuşak görünmek için kuzu postuna bürüneceklerdir. Dilleri şekerden tatlıdır, fakat kalpleri kurt kalbidir.” (Tirmizî, Zühd, 60)
Hz. Peygamber toplum düzenini bozan bu kimselerin kalplerindeki nifâka da işâret ederek şöyle buyurmuştur:
“Ey diliyle Müslüman olup îmân kalbine girmemiş olanlar! Müslümanları üzmeyin, onları ayıplamayın ve onların kusurlarını araştırmayın. Şu muhakkak ki, her kim Müslümanların ayıbını araştırırsa Allah da onun ayıbını meydana çıkarır. Allah her kimin ayıbını meydana çıkarırsa evinin içinde bile olsa onu rezil eder.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 35; Tirmizî, Birr, 85)
Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Vâris: Mahlûkatın tümü yok olduktan sonra diri kalacak olan, ebedî olan, dünya hayatındaki servetlerin geçici sahipleri ahirete göçtükten sonra da varlığı devam edecek olan, servetlerin gerçek sahibi olan demektir.
Günün Nasihati
Münâfıkların, inanmadıkları hâlde çoğu zaman sözlerinin doğruluğuna ve niyetlerinin samimiyetine Allah’ı şâhid tuttukları görülür. Bunu, nifaklarını gizlemek için yaparlar. Hâlbuki kalpleri husumet ve düşmanlıkla dolup taşmaktadır.